bazen tazim, bazen tahkir, bazen tergib, bazen tenfir, bazen teşvih, bazen tezyin, bazen taltif gibi şeyler için istimal edilir. Demek, temsilî üslûbun suretiyle vicdan ikaz edilir, bir meyil veya bir nefret ile hisler intibaha getirilir.
Hem, temsile ihtiyaç hissettiren şeylerden birisi mânânın derinlik ve inceliğidir. Çünkü o mânâlar temsille tezâhür eder. Diğeri, maksadın parça parça ve dağınık olmasıdır. Zira o parçalar temsil vasıtasıyla birbirine bağlanır. İşte Kur'ân-ı Kerimin müteşabihatı birinci kısımdandır. Evet, ehl-i tahkikin yanında o müteşabihat, temsilât-ı âliye nevindendir ve hakaik-i mahzânın ve makulât-ı sırfenin üslûplarıdır.
Çünkü ekseriyetle avam hakikatlere ancak hayalî suretlerle sahip olabilir ve makulât-ı sırfeyi ancak temsilî üslûplarla fehmedebilirler. O halde avamın zihinlerinde ünsiyet husûle gelmesi ve fehimlerine müraat edilmesi için اِسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ 1 gibi müteşabihata mutlaka lüzum vardır.
Ben bir zamanlar, belâgatin üssülesasını, i'câz-i Kur'ân'ın beyanı için bir mukaddeme olarak on iki mesele şeklinde istihraç etmiştim. Onların her birisi hakikatlerin bir haytıdır. Bu temsilî âyetleri burada umumen bahsettiğimizden, o on iki meselenin hülasasını zikretmek münasiptir. Ve billâhi't-tevfik deyip başlıyoruz:
Birinci Mesele:
Nakş-ı belâgatin menşei, nazm-ı maânîdir. Lâfızperest mutasallıfların icra
bazen tazim, bazen tahkir, bazen tergib, bazen tenfir, bazen teşvih, bazen tezyin, bazen taltif gibi şeyler için istimal edilir. Demek, temsilî üslûbun suretiyle vicdan ikaz edilir, bir meyil veya bir nefret ile hisler intibaha getirilir.
Hem, temsile ihtiyaç hissettiren şeylerden birisi mânânın derinlik ve inceliğidir. Çünkü o mânâlar temsille tezâhür eder. Diğeri, maksadın parça parça ve dağınık olmasıdır. Zira o parçalar temsil vasıtasıyla birbirine bağlanır. İşte Kur'ân-ı Kerimin müteşabihatı birinci kısımdandır. Evet, ehl-i tahkikin yanında o müteşabihat, temsilât-ı âliye nevindendir ve hakaik-i mahzânın ve makulât-ı sırfenin üslûplarıdır.
Çünkü ekseriyetle avam hakikatlere ancak hayalî suretlerle sahip olabilir ve makulât-ı sırfeyi ancak temsilî üslûplarla fehmedebilirler. O halde avamın zihinlerinde ünsiyet husûle gelmesi ve fehimlerine müraat edilmesi için اِسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ 1 gibi müteşabihata mutlaka lüzum vardır.
Ben bir zamanlar, belâgatin üssülesasını, i'câz-i Kur'ân'ın beyanı için bir mukaddeme olarak on iki mesele şeklinde istihraç etmiştim. Onların her birisi hakikatlerin bir haytıdır. Bu temsilî âyetleri burada umumen bahsettiğimizden, o on iki meselenin hülasasını zikretmek münasiptir. Ve billâhi't-tevfik deyip başlıyoruz:
Birinci Mesele:
Nakş-ı belâgatin menşei, nazm-ı maânîdir. Lâfızperest mutasallıfların icra