yetindendir ki, te'lifatında iki kere aynı numara tekerrür etmesi ve öylece kaydedilmesi, ehemmiyetini ispat eder.
Yedinci Devâ:.... 335
Hastalık, insanın sıhhatindeki nimet-i İlâhiyenin lezzetini kaçırmıyor, bilakis tattırıyor. Çünkü, birşey devam etse; tesirini kaybeder, usanç verir. Hatta ehl-i hakikat demişler: اِنَّمَا اْلاَشْيَۤاءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا yani: "Herşey zıddiyle bilinir" "Soğuk olmazsa hararet anlaşılmaz" diye mâkul ve şirin bir devâdır.
Sekizinci Devâ:.... 335
Hastalık, imanlı bir insanın âhiretini geri bırakmıyor, belki daha ziyade terakki ettiriyor. Çünkü; hastalık, sabun gibi, günahları siler, temizler; güzel bir keffaretü'z-zünub olduğu hadis-i şerifle sabit olduğunu; hem imanlı olan bir insanın maddi hastalığı, mânevî hastalıklardan kurtardığını; şahs-ı zahirisinin hatasıyla şahs-ı mânevisi hasta olduğundan, zâhir hastalığı o hatalardan geri koyup, mânevî istiğfara sebep olduğundan, o maddî hastalık çok büyük bir hazine olduğunu bildirir.
Dokuzuncu Devâ:.... 336
Cenâb-ı Hakkı tanıyan bir insan için, ölüme sebep olan hastalıktan korkmak olmadığını ve ölüm, insanın tanıdığı ve bildiği bütün ehl-i iman olan ahbaplarına kavuşmak olduğunu; hem ölüm mukadder olup, bazen hastalıkların yanındaki sağ insanların ölmesi ve hastaların sağ kalması; hem ölüm, vazife-i hayattan bir paydos ve bir rahat olduğunu ve ehl-i dalâlet için gayet korkunç bir zulümat-ı ebediye olduğunu bildiren gayet mülâyimane güzel bir devâdır.
Onuncu Devâ:.... 337
İnsanın hastalığı, merak ettikçe gayet ağırlaşacağı, hususan evhamlı bir hastanın bir dirhem zâhir hastalığı, merak vasıtasıyla on dirhem olacağını, hem merak da ayrıca bir hastalık olduğunu haber veren mühim bir devâdır.
On Birinci Devâ:.... 338
Hastalık insana hazır bir elem verdiğinden, evvelce geçirmiş olduğu hastalıktan sonra hiçbir elem kalmayıp, hemen lezzeti bu âna kadar devam ettiğini hatırlayıp, o andaki hastalığın hazır eleminden kurtulmak ile, bulunduğu dakikadan sonra zamanın nasıl geleceğini bilmediğinden, ondan korkmamak lâzım olduğunu; hem yok bir zamanda, yok bir eleme, yok bir hastalığa vücud rengi vermek mânâsız olduğunu ve sabır kuvvetini sağa ve sola dağıtmak fayda vermediğinden, bütün kuvvetiyle hazır zamna dayanmak lâzım olduğunu haber veren en âlâ bir devâdır.
On İkinci Devâ:.... 338
Hem, insan hastalık sebebiyle ibadet ve evradından mahrum kaldığına teessüf etmemesine; sabır ve tevekkül ve namazını kılmak şartıyla, o hastalıkta, ibadet ve evradının sevabı aynen ve daha halis bir surette verileceği hadisçe sabit olduğu ve insan o sayede aczini ve za'fını bildiğinden, bütün cihazatının lisan-ı hal ve lisan-ı kaliyle dergâh-ı İlâhiyeye iltica etmesine sebep olduğundan,
yetindendir ki, te'lifatında iki kere aynı numara tekerrür etmesi ve öylece kaydedilmesi, ehemmiyetini ispat eder.
Yedinci Devâ:.... 335
Hastalık, insanın sıhhatindeki nimet-i İlâhiyenin lezzetini kaçırmıyor, bilakis tattırıyor. Çünkü, birşey devam etse; tesirini kaybeder, usanç verir. Hatta ehl-i hakikat demişler: اِنَّمَا اْلاَشْيَۤاءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا yani: "Herşey zıddiyle bilinir" "Soğuk olmazsa hararet anlaşılmaz" diye mâkul ve şirin bir devâdır.
Sekizinci Devâ:.... 335
Hastalık, imanlı bir insanın âhiretini geri bırakmıyor, belki daha ziyade terakki ettiriyor. Çünkü; hastalık, sabun gibi, günahları siler, temizler; güzel bir keffaretü'z-zünub olduğu hadis-i şerifle sabit olduğunu; hem imanlı olan bir insanın maddi hastalığı, mânevî hastalıklardan kurtardığını; şahs-ı zahirisinin hatasıyla şahs-ı mânevisi hasta olduğundan, zâhir hastalığı o hatalardan geri koyup, mânevî istiğfara sebep olduğundan, o maddî hastalık çok büyük bir hazine olduğunu bildirir.
Dokuzuncu Devâ:.... 336
Cenâb-ı Hakkı tanıyan bir insan için, ölüme sebep olan hastalıktan korkmak olmadığını ve ölüm, insanın tanıdığı ve bildiği bütün ehl-i iman olan ahbaplarına kavuşmak olduğunu; hem ölüm mukadder olup, bazen hastalıkların yanındaki sağ insanların ölmesi ve hastaların sağ kalması; hem ölüm, vazife-i hayattan bir paydos ve bir rahat olduğunu ve ehl-i dalâlet için gayet korkunç bir zulümat-ı ebediye olduğunu bildiren gayet mülâyimane güzel bir devâdır.
Onuncu Devâ:.... 337
İnsanın hastalığı, merak ettikçe gayet ağırlaşacağı, hususan evhamlı bir hastanın bir dirhem zâhir hastalığı, merak vasıtasıyla on dirhem olacağını, hem merak da ayrıca bir hastalık olduğunu haber veren mühim bir devâdır.
On Birinci Devâ:.... 338
Hastalık insana hazır bir elem verdiğinden, evvelce geçirmiş olduğu hastalıktan sonra hiçbir elem kalmayıp, hemen lezzeti bu âna kadar devam ettiğini hatırlayıp, o andaki hastalığın hazır eleminden kurtulmak ile, bulunduğu dakikadan sonra zamanın nasıl geleceğini bilmediğinden, ondan korkmamak lâzım olduğunu; hem yok bir zamanda, yok bir eleme, yok bir hastalığa vücud rengi vermek mânâsız olduğunu ve sabır kuvvetini sağa ve sola dağıtmak fayda vermediğinden, bütün kuvvetiyle hazır zamna dayanmak lâzım olduğunu haber veren en âlâ bir devâdır.
On İkinci Devâ:.... 338
Hem, insan hastalık sebebiyle ibadet ve evradından mahrum kaldığına teessüf etmemesine; sabır ve tevekkül ve namazını kılmak şartıyla, o hastalıkta, ibadet ve evradının sevabı aynen ve daha halis bir surette verileceği hadisçe sabit olduğu ve insan o sayede aczini ve za'fını bildiğinden, bütün cihazatının lisan-ı hal ve lisan-ı kaliyle dergâh-ı İlâhiyeye iltica etmesine sebep olduğundan,