Nur'daki اَللهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَ اْلاَرْضِ 1 âyetinin rasathanesine girip, imanın dürbünüyle bu âyet-i hasbiyenin en uzak tabakalarına baktığını beyan etmekte ve dürbünle gördüğü esrarı zikretmektedir.
Bu güzel masnûlar, bu tatlı mahlûklar, bu cemâlli mevcudat, Cemil-i Zülcelâlin Cemâl-i Kudsîsine ve nihayetsiz güzel Esma-i Hüsnasının sermedî güzelliklerine âyinedarlık ettiklerini ve Risale-i Nur'un eczalarında çok kuvvetli delillerle bunların izah edildiğini beyan etmektedir.
On Beşinci Rica:.... 404
Bu Rica Denizli Hapsinden sonra, Nurların teksirle basılarak intişarı üzerine, fütûhat-ı Nuriyeyi çekemeyen gizli düşman münafıkları, türlü desise ve iftiralarla, hükûmeti aleyhe çevirerek, Nur Risalelerini müsadere ettirip, tetkik edilmesi neticesinde, değil tenkit edip düşmanlık göstermek, belki tetkik eden memurların kalblerini de fethederek, tenkit yerine takdir ettirdiğini ve bu hâdise Nur dershanelerinin genişlemesine sebep olduğunu ve bir müddet sonra gizli din düşmanları, pek âdi bahanelerle, zemherinin en şiddetli günlerinde Üstadımızı tevkif ettirerek; büyük, gayet soğuk, sobasız bir koğuşta hapsettiklerini ve bu hapiste inâyet-i İlâhiye ile bir hakikat inkişaf ederek, nurların hapishane dahilinde ve haricinde intişar ve fütûhatından dolayı binlerce şükrettiğini ve ruhuna, "Sen onların zulmü yüzünden hem sevap, hem fâni saatlerini bâkileştirmeyi, hem mânevî lezzetleri, hem vazife-i ilmiye ve diniyeyi ihlâs ile yapmasını kazanıyorsun" diye ihtar edilmesi üzerine, bütün kuvvetiyle "Elhamdülillâh" diye dua ettiğini gayet güzel beyan etmektedir.
Bu Rica'nın sonunda, Risale-i Nur Talebeleri, iman-ı tahkiki kuvvetiyle bu vatanın her tarafında anarşistliği durdurduğunu, umumi emniyeti ve asayişi muhafaza ettiklerini ve yirmi senedir memleketin her tarafındaki Nur Talebelerinin hiçbirisinin emniyeti ihlâle dâir bir vukuatlarının bulunmadığını ve hattâ insaflı bir kısım zâbıta memurlarının, "Nur Talebeleri mânevî bir zâbıtadır, asayişi muhafazada bize yardım ediyorlar, iman-ı tahkiki ile Nuru okuyan her adamın kafasında bir yasakçı bırakıyorlar, emniyeti temine çalışıyorlar" diye olan itiraflarını ve türlü isnat ve iftiralarla, Kur'ân ve iman nuruna sed çekmek isteyenlere karşı, Üstadımızın, "Yüz milyon başların feda oldukları bir kudsî hakikata, başımız dahi feda olsun. Dünyayı başımıza ateş yapsanız, hakikat-ı Kur'âniyeye feda olan başlar zındıkaya teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyeden vazgeçmeyecekler inşaallah!" dediğini beyan etmektedir.
On Altıncı Rica:.... 411
Mahrem ve mühim mecmualar, hususan Süfyan'a ve Nurun kerâmetlerine dair olan risaleler, zamanı gelince neşredilsin diye saklandığı halde, bir aramada, o risaleler bulunduğu yerden çıkarılmış ve Üstadımız hasta bir halde tevkif
Nur'daki اَللهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَ اْلاَرْضِ 1 âyetinin rasathanesine girip, imanın dürbünüyle bu âyet-i hasbiyenin en uzak tabakalarına baktığını beyan etmekte ve dürbünle gördüğü esrarı zikretmektedir.
Bu güzel masnûlar, bu tatlı mahlûklar, bu cemâlli mevcudat, Cemil-i Zülcelâlin Cemâl-i Kudsîsine ve nihayetsiz güzel Esma-i Hüsnasının sermedî güzelliklerine âyinedarlık ettiklerini ve Risale-i Nur'un eczalarında çok kuvvetli delillerle bunların izah edildiğini beyan etmektedir.
On Beşinci Rica:.... 404
Bu Rica Denizli Hapsinden sonra, Nurların teksirle basılarak intişarı üzerine, fütûhat-ı Nuriyeyi çekemeyen gizli düşman münafıkları, türlü desise ve iftiralarla, hükûmeti aleyhe çevirerek, Nur Risalelerini müsadere ettirip, tetkik edilmesi neticesinde, değil tenkit edip düşmanlık göstermek, belki tetkik eden memurların kalblerini de fethederek, tenkit yerine takdir ettirdiğini ve bu hâdise Nur dershanelerinin genişlemesine sebep olduğunu ve bir müddet sonra gizli din düşmanları, pek âdi bahanelerle, zemherinin en şiddetli günlerinde Üstadımızı tevkif ettirerek; büyük, gayet soğuk, sobasız bir koğuşta hapsettiklerini ve bu hapiste inâyet-i İlâhiye ile bir hakikat inkişaf ederek, nurların hapishane dahilinde ve haricinde intişar ve fütûhatından dolayı binlerce şükrettiğini ve ruhuna, "Sen onların zulmü yüzünden hem sevap, hem fâni saatlerini bâkileştirmeyi, hem mânevî lezzetleri, hem vazife-i ilmiye ve diniyeyi ihlâs ile yapmasını kazanıyorsun" diye ihtar edilmesi üzerine, bütün kuvvetiyle "Elhamdülillâh" diye dua ettiğini gayet güzel beyan etmektedir.
Bu Rica'nın sonunda, Risale-i Nur Talebeleri, iman-ı tahkiki kuvvetiyle bu vatanın her tarafında anarşistliği durdurduğunu, umumi emniyeti ve asayişi muhafaza ettiklerini ve yirmi senedir memleketin her tarafındaki Nur Talebelerinin hiçbirisinin emniyeti ihlâle dâir bir vukuatlarının bulunmadığını ve hattâ insaflı bir kısım zâbıta memurlarının, "Nur Talebeleri mânevî bir zâbıtadır, asayişi muhafazada bize yardım ediyorlar, iman-ı tahkiki ile Nuru okuyan her adamın kafasında bir yasakçı bırakıyorlar, emniyeti temine çalışıyorlar" diye olan itiraflarını ve türlü isnat ve iftiralarla, Kur'ân ve iman nuruna sed çekmek isteyenlere karşı, Üstadımızın, "Yüz milyon başların feda oldukları bir kudsî hakikata, başımız dahi feda olsun. Dünyayı başımıza ateş yapsanız, hakikat-ı Kur'âniyeye feda olan başlar zındıkaya teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyeden vazgeçmeyecekler inşaallah!" dediğini beyan etmektedir.
On Altıncı Rica:.... 411
Mahrem ve mühim mecmualar, hususan Süfyan'a ve Nurun kerâmetlerine dair olan risaleler, zamanı gelince neşredilsin diye saklandığı halde, bir aramada, o risaleler bulunduğu yerden çıkarılmış ve Üstadımız hasta bir halde tevkif