riya gibi silâhlarıyla nefsini korumak ve karıştırmak kendi hanesini ihrak eden bir divane yerinde olduğunu ihtar ve inzar ile ihlas ve rıza-yı İlahi'yi tavsiye eden ve esfel-i safiline giden insanın yüzünü âlâ-yı illiyyine çeviren çok mühim bir ders-i hakikattır.
Yirmi Sekizinci Nükte:
لاَ يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلاَِ اْلاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ * دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ اِلاَّ مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاِقبٌ * 1
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَۤاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ * 2
gibi âyetlere gelen şübehat ve itirazatı; bir sual ve cevap ve mühim bir temsil ile tefsir ve izah ile beraber mukadderat-ı kâinattan olan Cennet; bir ağacın mukadderat-ı hayatını taşıyan çekirdeğinde dürbün gözlerin ağacı görmesi ve az bir fikirle meyveye vüsulu nisbetinde mukadderat-ı kâinatın fihristesi ve menbaının mahzeni ve me'hazi olan küre-i arzda şecere-i kâinatın bir dalı olan cennetin her yerde bulunması ve meyvesinin yemesinin istibadını izale edip hakkalyakîn gösterir.
Hem en büyük bir hâdise olan hâdise-i Kur'âniyye ve Risalet-i Muhammediyye aleyhissalatü vesselâmla meşgul ve kâinatın ecram ve alemlerinde kulak hırsızlığı yapan şeytanların hiçbir cihetle müdahale edemediklerini ve Nübüvvet-i Ahmediyye aleyhissalatü vesselâmın bütün cin ve inse şümulunü, şeytanların melâikelerle o yüzden mübarezelerini mu'cizane ilan etmekle bütün kâinata meb'us olduğunu gösterir, ispat eder.
Hafız Ali
Rahmetullahi aleyhi biadedi hurûfi mâ ketebehu. Âmîn.
YİRMİ DOKUZUNCU LEM'A:.... 476
Risaletü'n-Nur'un içinde lisan-ı Cennet ve uslûb-u Hz. Muhammed (a.s.m.) ve tarz-ı Kur'ân bahşayiş-i rahmet ile meydan-ı zuhura gelerek Tefekkürname ismiyle müsemma olan Yirmi Dokuzuncu lem'a-i mübareke Altı Bab olup Birinci Bab dahi Üç Fasıl'dır.
BİRİNCİ BAB:.... 479
Üç fasıldır.
Birinci fasıl: On iki perde, perde üstünde; ve on beş delil, delil içinde bir burhan-ı bahirdir. Bir çiçekten tâ şecere-i Tuba'ya kadar muhtelif nağamat ve mü
riya gibi silâhlarıyla nefsini korumak ve karıştırmak kendi hanesini ihrak eden bir divane yerinde olduğunu ihtar ve inzar ile ihlas ve rıza-yı İlahi'yi tavsiye eden ve esfel-i safiline giden insanın yüzünü âlâ-yı illiyyine çeviren çok mühim bir ders-i hakikattır.
Yirmi Sekizinci Nükte:
لاَ يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلاَِ اْلاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ * دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ اِلاَّ مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاِقبٌ * 1
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَۤاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ * 2
gibi âyetlere gelen şübehat ve itirazatı; bir sual ve cevap ve mühim bir temsil ile tefsir ve izah ile beraber mukadderat-ı kâinattan olan Cennet; bir ağacın mukadderat-ı hayatını taşıyan çekirdeğinde dürbün gözlerin ağacı görmesi ve az bir fikirle meyveye vüsulu nisbetinde mukadderat-ı kâinatın fihristesi ve menbaının mahzeni ve me'hazi olan küre-i arzda şecere-i kâinatın bir dalı olan cennetin her yerde bulunması ve meyvesinin yemesinin istibadını izale edip hakkalyakîn gösterir.
Hem en büyük bir hâdise olan hâdise-i Kur'âniyye ve Risalet-i Muhammediyye aleyhissalatü vesselâmla meşgul ve kâinatın ecram ve alemlerinde kulak hırsızlığı yapan şeytanların hiçbir cihetle müdahale edemediklerini ve Nübüvvet-i Ahmediyye aleyhissalatü vesselâmın bütün cin ve inse şümulunü, şeytanların melâikelerle o yüzden mübarezelerini mu'cizane ilan etmekle bütün kâinata meb'us olduğunu gösterir, ispat eder.
Hafız Ali
Rahmetullahi aleyhi biadedi hurûfi mâ ketebehu. Âmîn.
YİRMİ DOKUZUNCU LEM'A:.... 476
Risaletü'n-Nur'un içinde lisan-ı Cennet ve uslûb-u Hz. Muhammed (a.s.m.) ve tarz-ı Kur'ân bahşayiş-i rahmet ile meydan-ı zuhura gelerek Tefekkürname ismiyle müsemma olan Yirmi Dokuzuncu lem'a-i mübareke Altı Bab olup Birinci Bab dahi Üç Fasıl'dır.
BİRİNCİ BAB:.... 479
Üç fasıldır.
Birinci fasıl: On iki perde, perde üstünde; ve on beş delil, delil içinde bir burhan-ı bahirdir. Bir çiçekten tâ şecere-i Tuba'ya kadar muhtelif nağamat ve mü