Lem'alar

Lem'alar, Fihrist, 711. sayfadasınız.

İkinci Nokta: Nur-u iman, Cenâb-ı Hakka âramsız hamd ve senayı iktiza eder. Beşer, nur-u iman sırrıyla zaman ve mekân-ı hazıranın tazyikatından tahlis-i giriban edip vasi bir aleme malik olur. Bütün alem mü'min için, o mü'minin müstakil bir hanesi ve bir me'vasıdır. Hem mazi, hal, müstakbel, mü'minin kalb ve ruhu için bir makarr-ı ebedi bulunduğunu, en selis beyanatla izah eder.
Üçüncü Nokta: Beşer acz ve zaafıyla kesretli a'dasına galebe ve gyet fakrıyla hadsiz hacatını te'min gayesiyle, nokta-i istinad ve istimdad arar. Buna yegane çare; imanla münevver ve mücehhez olmasının fıtrî ve insanî olduğunu ve illa. Kalb ve ruh ve vicdanın ebedi muazzeb olacaklarını kanaatbahş bir surette tefhim eder.
Dördüncü Nokta: Zîşuurda imanın meyvedar bir ağaç gibi olduğunu; Nasil ki; semeredar bir ağacın baki maliki olan Zât, ağacın meyvesinin zevaliyle müteessir olmayıp daimi meyvedar ağacına istinad ve itimad ile müteselli olduğu gibi iman-ı kâmil dahi, fani vücudu, iman ile baki ve her türlü mehuf şeylerden siperi ve umum arzu ve ümitlerine muvaffak eder olduğunu telkin eder.
Beşinci Nokta: Nimet-i imanın ebeden hamd ve senayı iltizam ettiğini ve ehl-i gaflet ise, bütün mevcudatı her an menfaat-i maddiyesini göremediği takdirde düşman ve muzır tanıdığı kat'i ve hakikattır. Çünkü, ehl-i gaflette ve ehl-i dalâlette cemi-i evkatta rabıta-i iman olmadığından alaka-i uhuvvet yoktur. Onların münasebetleri muvakkat olup hazır zamana münhasırdır. Tûl-u müddet alakaları hiç hükmünde olup cüz'i bir infial ve hafif bir iğbirar, o imansız alaka ve münasebeti silip zir-ü zeber eder. Ehl-i imanın ise اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَة 1 sırrıyla, uhuvvet ve vefaları daimidir. Mebde-i maziden münteha-yı istikbale kadar imtidad ettiğinden nur-u imanın saadet-i dareyne vesile olması hasebiyle, mucib-i hamd ve sena olduğunu muvazzahan ispat eder.
Altıncı Nokta: Nimet-i iman ile, dünya ve ahiret, mütenevvî nimetlerle donanmış bir sofra gibi olduğunu; ve mü'min, imanla, zahiri ve batınî hasseleriyle o sofralardan istifade eder. Çünkü iman, sahibine nisbeten güneş, bu dünya hanesinde bir elektrik vazifesini gören ciddi ve sebatkâr bir arkadaş ve yolculuğundan munis bir yoldaş hükmünde olduğundan daire-i istifadesi semavattan geniş olduğunu

İkinci Nokta: Nur-u iman, Cenâb-ı Hakka âramsız hamd ve senayı iktiza eder. Beşer, nur-u iman sırrıyla zaman ve mekân-ı hazıranın tazyikatından tahlis-i giriban edip vasi bir aleme malik olur. Bütün alem mü'min için, o mü'minin müstakil bir hanesi ve bir me'vasıdır. Hem mazi, hal, müstakbel, mü'minin kalb ve ruhu için bir makarr-ı ebedi bulunduğunu, en selis beyanatla izah eder. Üçüncü Nokta: Beşer acz ve zaafıyla kesretli a'dasına galebe ve gyet fakrıyla hadsiz hacatını te'min gayesiyle, nokta-i istinad ve istimdad arar. Buna yegane çare; imanla münevver ve mücehhez olmasının fıtrî ve insanî olduğunu ve illa. Kalb ve ruh ve vicdanın ebedi muazzeb olacaklarını kanaatbahş bir surette tefhim eder. Dördüncü Nokta: Zîşuurda imanın meyvedar bir ağaç gibi olduğunu; Nasil ki; semeredar bir ağacın baki maliki olan Zât, ağacın meyvesinin zevaliyle müteessir olmayıp daimi meyvedar ağacına istinad ve itimad ile müteselli olduğu gibi iman-ı kâmil dahi, fani vücudu, iman ile baki ve her türlü mehuf şeylerden siperi ve umum arzu ve ümitlerine muvaffak eder olduğunu telkin eder. Beşinci Nokta: Nimet-i imanın ebeden hamd ve senayı iltizam ettiğini ve ehl-i gaflet ise, bütün mevcudatı her an menfaat-i maddiyesini göremediği takdirde düşman ve muzır tanıdığı kat'i ve hakikattır. Çünkü, ehl-i gaflette ve ehl-i dalâlette cemi-i evkatta rabıta-i iman olmadığından alaka-i uhuvvet yoktur. Onların münasebetleri muvakkat olup hazır zamana münhasırdır. Tûl-u müddet alakaları hiç hükmünde olup cüz'i bir infial ve hafif bir iğbirar, o imansız alaka ve münasebeti silip zir-ü zeber eder. Ehl-i imanın ise اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَة 1 sırrıyla, uhuvvet ve vefaları daimidir. Mebde-i maziden münteha-yı istikbale kadar imtidad ettiğinden nur-u imanın saadet-i dareyne vesile olması hasebiyle, mucib-i hamd ve sena olduğunu muvazzahan ispat eder. Altıncı Nokta: Nimet-i iman ile, dünya ve ahiret, mütenevvî nimetlerle donanmış bir sofra gibi olduğunu; ve mü'min, imanla, zahiri ve batınî hasseleriyle o sofralardan istifade eder. Çünkü iman, sahibine nisbeten güneş, bu dünya hanesinde bir elektrik vazifesini gören ciddi ve sebatkâr bir arkadaş ve yolculuğundan munis bir yoldaş hükmünde olduğundan daire-i istifadesi semavattan geniş olduğunu