le şehadet eder, mânâsında "Lillâhi Şehîdun" ile neticelenir. Kalbe neş'e verir. Diğer cümlede bir diğerinin ardından gelip geçmesinden tezahür eden silsilesinin işaretine delalet eder mânâsıyla "Alellâhi Delîlun" kaziyyesiyle tamam olur. Ruhu müstağrik, sürur ve hubur eder. Velhasıl bunlara mümasil birçok esma-i hüsna ve kelamların delalet ettikleri maani-yi hayret-efzanın latif haşiyelerle donanmış münferid ve müstakil bir rehber-i hayat-i bakiyedir.
نَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّاللهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللهِ * 1
CÜMLESİNİN ŞEHADETİNE DAİR:.... 529
Allah u Azimü'ş-Şan'ın vücub-u vücud ve Vahdaniyyetini ve Resul-i Zişan Efendimiz aleyhissalatü vesselâmın nübüvvet ve risaletinin hakkaniyyetini, ism-i âzam ve esma-i hüsna; melaike-i ulya ve mahlûkat-ı şetta, cemi-i enbiya-i uzma ve cemi-i evliya-i kübra ve cemi-i asfiya-i ulya, hesapsız âyât-ı mükevvenat ve cemi-i masnuat-ı müzeyyenat ve cemi-i zerrat-ı kâinat gibi laakal on ehemmiyettar burhan-ı elmas misal ile ispat edildiği gibi daha birçok delail-i kat'iyyeyi cami' bir bahr-ı umman-ı hakikattır.
Hem herbir kelam ve kelimesi Risalet-i Ahmediyye aleyhissalatü vesselâmın Risaletinin ayrı ayrı birer deliline işaret ettiği gibi Kur'ân-ı Mübin'de en büyük mu'cize-i Nübüvvet olduğuna dair sadır olan burhanlara; ve Habib-i Zişan (a.s.m.), hem Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan, her ikisi de Vahdaniyyet-i İlahiyye'ye gayet parlak delil olarak bu makamda gösterilmiştir.
BEŞİNCİ BAB:.... 536
Beş nüktedir.
Birinci Nükte: Haşiye حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ in ertebelerine dair olup zîşuurun ekseriyetle meftun ve merbut oldukları fani dünyanın fani, zail, âfil mahbuplarını, hem vefasız, kararsız, rüya misal olduğunu, delail-i mukni' ve berahin-i kat'iyye serdiyle o kararsız mahbupları hakiki zan ederek yanılanları ikaz ile der: Mevcudatın zevalinde beis yoktur. Hem masnuatın zevalinde mahzun olma. Hem zeval-i mülkten müteessif olma. Hem mahbubun gaybubetinden mütehassir olma. Hem zahiri müşfik ve mün'imlerin zevaline ehemmiyet verme. Hem zahiren şefik ve latiflerin zevaline acıyıp yanma. Zira onların Sânii, Fâtır'ı, Mâlik'i, Bâki'si, Şâhid-i Âlim'i bâkidir. Ve onlar o Şâhid ve Nâzır-ı hakikinin daire-i ilmindedirler. O şahid ve Nazır-ı hakiki ise ebedidir, bakidir, tarzında sâdır olan beliğ hitaba îcazkâr senetler ve hakikatlarla parlak bir cadde-i kübra, salah ve felahı feth eden ebvab-ı cinandan nevvar ve ziyadar bir babdır.
İkinci ve Üçüncü Nükte: Şahs-ı insan, bütün eşyadan alakalarının kat' ile mukabilinde istinadgâh olarak Baki-i Hakiki'yi bularak teessüf, teessürden ve teellümden feragat ettikten sonra, kendi vücudunun zevalini birrıza imza etmeye
le şehadet eder, mânâsında "Lillâhi Şehîdun" ile neticelenir. Kalbe neş'e verir. Diğer cümlede bir diğerinin ardından gelip geçmesinden tezahür eden silsilesinin işaretine delalet eder mânâsıyla "Alellâhi Delîlun" kaziyyesiyle tamam olur. Ruhu müstağrik, sürur ve hubur eder. Velhasıl bunlara mümasil birçok esma-i hüsna ve kelamların delalet ettikleri maani-yi hayret-efzanın latif haşiyelerle donanmış münferid ve müstakil bir rehber-i hayat-i bakiyedir.
نَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّاللهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللهِ * 1
CÜMLESİNİN ŞEHADETİNE DAİR:.... 529
Allah u Azimü'ş-Şan'ın vücub-u vücud ve Vahdaniyyetini ve Resul-i Zişan Efendimiz aleyhissalatü vesselâmın nübüvvet ve risaletinin hakkaniyyetini, ism-i âzam ve esma-i hüsna; melaike-i ulya ve mahlûkat-ı şetta, cemi-i enbiya-i uzma ve cemi-i evliya-i kübra ve cemi-i asfiya-i ulya, hesapsız âyât-ı mükevvenat ve cemi-i masnuat-ı müzeyyenat ve cemi-i zerrat-ı kâinat gibi laakal on ehemmiyettar burhan-ı elmas misal ile ispat edildiği gibi daha birçok delail-i kat'iyyeyi cami' bir bahr-ı umman-ı hakikattır.
Hem herbir kelam ve kelimesi Risalet-i Ahmediyye aleyhissalatü vesselâmın Risaletinin ayrı ayrı birer deliline işaret ettiği gibi Kur'ân-ı Mübin'de en büyük mu'cize-i Nübüvvet olduğuna dair sadır olan burhanlara; ve Habib-i Zişan (a.s.m.), hem Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan, her ikisi de Vahdaniyyet-i İlahiyye'ye gayet parlak delil olarak bu makamda gösterilmiştir.
BEŞİNCİ BAB:.... 536
Beş nüktedir.
Birinci Nükte: Haşiye حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ in ertebelerine dair olup zîşuurun ekseriyetle meftun ve merbut oldukları fani dünyanın fani, zail, âfil mahbuplarını, hem vefasız, kararsız, rüya misal olduğunu, delail-i mukni' ve berahin-i kat'iyye serdiyle o kararsız mahbupları hakiki zan ederek yanılanları ikaz ile der: Mevcudatın zevalinde beis yoktur. Hem masnuatın zevalinde mahzun olma. Hem zeval-i mülkten müteessif olma. Hem mahbubun gaybubetinden mütehassir olma. Hem zahiri müşfik ve mün'imlerin zevaline ehemmiyet verme. Hem zahiren şefik ve latiflerin zevaline acıyıp yanma. Zira onların Sânii, Fâtır'ı, Mâlik'i, Bâki'si, Şâhid-i Âlim'i bâkidir. Ve onlar o Şâhid ve Nâzır-ı hakikinin daire-i ilmindedirler. O şahid ve Nazır-ı hakiki ise ebedidir, bakidir, tarzında sâdır olan beliğ hitaba îcazkâr senetler ve hakikatlarla parlak bir cadde-i kübra, salah ve felahı feth eden ebvab-ı cinandan nevvar ve ziyadar bir babdır.
İkinci ve Üçüncü Nükte: Şahs-ı insan, bütün eşyadan alakalarının kat' ile mukabilinde istinadgâh olarak Baki-i Hakiki'yi bularak teessüf, teessürden ve teellümden feragat ettikten sonra, kendi vücudunun zevalini birrıza imza etmeye