Lem'alar

Lem'alar, Fihrist, 722. sayfadasınız.

فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ 1 âyetinin işaretiyle, zerrattan seyyarata kadar, ferşten Arşa kadar hiçbir cihette kusur ve fütur, noksaniyet ve müşevveşiyet eseri görülmemesi, ferdiyetin cilve-i âzamını gösterip, vahdete şehadet eder.
Altıncı İşaret: Bütün kemâlâtın medarı ve esası; ve kâinatın hilkatındaki hikmetlerin ve maksatların menşei ve mâdeni ve zîşuur ve zîaklın, hususan insanın metâlib ve arzularının husûl bulmasının menbaı ve çare-i yegânesi, ferdiyet-i rabbaniye ve vahdet-i İlahiyye olmasıdır.
Yedinci İşaret: Tevhid-i hakikiyi bütün meratibiyle en ekmel bir surette ders verip ispat eden ve ilân eden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın risaleti, o tevhidin kat'iyeti derecesinde sabit olduğunu izahla beraber; şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın derece-i ehemmiyet ve ulviyetine şehadet eden pek çok delillerden üç tanesini zikreder.
Birincisi:
"Es-sebebü ke'l-fâil" sırrıyla, umum ümmetinin bütün zamanlarda işledikleri hasenatın bir misli defter-i hasenatına geçmekle ve hususan her günde umum ümmetinin ettikleri salavat duasının kat'i makbuliyeti cihetiyle; o hadsiz duaların iktiza ettikleri makam ve mertebeyi düşündürmekle şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye'nin (a.s.m.) kâinat içinde nasıl bir güneş olduğu anlaşıldığını...
İkincisi:
Mâhiyet-i Muhammediye (a.s.m.) âlem-i İslâmiyetin şecere-i kübrasının menşei, çekirdeği, hayatı, medarı olduğundan, fevkalhad istidat ve cihazatiyle âlem-i İslâmiyetin mâneviyatını teşkil eden kudsi kelimatı, tesbihatı, ibâdâtı en evvel bütün mânâlarıyla hissedip yapmasından gelen terakkiyat-ı rûhiyesini düşündürüp, habibiyet derecesine çıkan ubudiyet-i Muhammediye'nin (a.s.m.) velâyeti, sair velâyetlerden ne kadar yüksek olduğunu anlatır. O Zâtın (a.s.m.) had ve nihayeti olmayan meratib-i kemâlâtta ne derece terakki ettiğini bildirir.
Üçüncüsü:
Zât-ı Ferd-i Zülcemâl bütün nev-i beşer namına, belki umum kâinat hesabına Zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı kendine muhatap ittihaz etmekle; elbette onu hadsiz kemâlâtta hadsiz feyzine mazhar ettiğini ve şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm, kâinatın mânevî bir güneşi ve bu kâinat denilen Kur'ân-ı Kebir'in âyet-i kübrası ve o Furkan-ı Âzam'ın ve ism-i Âzam'ın ve ism-i Ferd'in cilve-i âzamının bir aynası olduğunu ders verir.
BEŞİNCİ NÜKTE:.... 593
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ 1 âyetinin işaretiyle, zerrattan seyyarata kadar, ferşten Arşa kadar hiçbir cihette kusur ve fütur, noksaniyet ve müşevveşiyet eseri görülmemesi, ferdiyetin cilve-i âzamını gösterip, vahdete şehadet eder. Altıncı İşaret: Bütün kemâlâtın medarı ve esası; ve kâinatın hilkatındaki hikmetlerin ve maksatların menşei ve mâdeni ve zîşuur ve zîaklın, hususan insanın metâlib ve arzularının husûl bulmasının menbaı ve çare-i yegânesi, ferdiyet-i rabbaniye ve vahdet-i İlahiyye olmasıdır. Yedinci İşaret: Tevhid-i hakikiyi bütün meratibiyle en ekmel bir surette ders verip ispat eden ve ilân eden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın risaleti, o tevhidin kat'iyeti derecesinde sabit olduğunu izahla beraber; şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın derece-i ehemmiyet ve ulviyetine şehadet eden pek çok delillerden üç tanesini zikreder. Birincisi: "Es-sebebü ke'l-fâil" sırrıyla, umum ümmetinin bütün zamanlarda işledikleri hasenatın bir misli defter-i hasenatına geçmekle ve hususan her günde umum ümmetinin ettikleri salavat duasının kat'i makbuliyeti cihetiyle; o hadsiz duaların iktiza ettikleri makam ve mertebeyi düşündürmekle şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye'nin (a.s.m.) kâinat içinde nasıl bir güneş olduğu anlaşıldığını... İkincisi: Mâhiyet-i Muhammediye (a.s.m.) âlem-i İslâmiyetin şecere-i kübrasının menşei, çekirdeği, hayatı, medarı olduğundan, fevkalhad istidat ve cihazatiyle âlem-i İslâmiyetin mâneviyatını teşkil eden kudsi kelimatı, tesbihatı, ibâdâtı en evvel bütün mânâlarıyla hissedip yapmasından gelen terakkiyat-ı rûhiyesini düşündürüp, habibiyet derecesine çıkan ubudiyet-i Muhammediye'nin (a.s.m.) velâyeti, sair velâyetlerden ne kadar yüksek olduğunu anlatır. O Zâtın (a.s.m.) had ve nihayeti olmayan meratib-i kemâlâtta ne derece terakki ettiğini bildirir. Üçüncüsü: Zât-ı Ferd-i Zülcemâl bütün nev-i beşer namına, belki umum kâinat hesabına Zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı kendine muhatap ittihaz etmekle; elbette onu hadsiz kemâlâtta hadsiz feyzine mazhar ettiğini ve şahsiyet-i mâneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm, kâinatın mânevî bir güneşi ve bu kâinat denilen Kur'ân-ı Kebir'in âyet-i kübrası ve o Furkan-ı Âzam'ın ve ism-i Âzam'ın ve ism-i Ferd'in cilve-i âzamının bir aynası olduğunu ders verir. BEŞİNCİ NÜKTE:.... 593 بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ