Lem'alar

Lem'alar, Fihrist, 724. sayfadasınız.

ALTINCI NÜKTE:.... 612
Kayyûmiyet-i İlâhiyeye bakan âyetlerin bir nüktesini ve "Kayyûm" ism-i âzamının bir cilve-i âzamına, muhtasar olarak "Beş Şua" ile işaret eder.
Birinci şua: Bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelâli bizâtihi Kayyûmdur, Dâimdir, Bâkidir. Bütün eşya onun Kayyûmiyetiyle kaimdir, devam eder, vücutta kalır, beka bulur. O nisbet-i Kayyûmiyet bir an kesilse, bütün eşya birden mahvolur. Şeriki ve naziri yoktur. Maddeden mücerred, mekândan münezzeh, tecezzi ve inkısamı muhal, tegayyür ve tebeddülü mümteni; ihtiyaç ve aczi imkân haricinde bir Zât-ı Akdes'in bir kısım cilvelerini, bir kısım ehl-i dalâlet kimseler, zerrattaki tahavvülât-ı muntazama içinde hissettikleri hayret-engiz hallakıyet-i İlâhiyenin ve kudret-i rabbâniyenin cilve-i âzamının nereden geldiğini bilemediklerinden ve kudret-i samedaniyenin cilvesinden gelen umumî kuvvetin nereden idare edildiğini anlayamadıklarından, madde ve kuvveti ezeli tevehhüm etmeleriyle açtıkları inkâr-ı Ulûhiyet mesleklerindeki yollarının içyüzünü gösteren ve hak ve hakikat mesleğinin letafetli yüzünü sırr-ı Kayyûmiyetin tecelli-i âzamiyle izah edip, bütün güzelliğiyle meydana çıkaran gayet dakik ve çok amik ve pek geniş bir ifade ile, tabiiyyun ve maddiyyun mesleklerini iptal edip, onları techil eden ve utandıran âli bir beyandır.
İkinci Şua: "İki Mesele"dir.
Birincisi: Had ve hesapsız ecram-ı semaviyenin, nihayetsiz derecede intizam ve mizan içinde, sırr-ı Kayyûmiyetle kıyam ve beka ve devamları; ve emr-i kün feyekûn'dan gelen emirlere kemâl-i inkıyadları, İsm-i Kayyûmun âzami cilvesine bir ölçü olduğu gibi; herbir zihayatın cesedini teşkil eden zerrelerin, o cesedin her azasında o azaya göre toplanmaları ve sel gibi akan ve fırtınalar içinde çalkalanan unsurların, dağılmayarak o cesette muntazaman durmaları ve o emr-i İlâhiyeye inkıyadları, sırr-ı Kayyûmiyeti ilân eden hadsiz dille olduğunu beyan eder.
İkinci meselesi: Eşyanın sırr-ı Kayyûmiyetle münasebettar fayda ve hikmetlerine işaret eden pek çok envâından üç nev'ine işaret eder.
Birinci nevi: Eşyanın kendisine ve insana ve insanın maslahatlarına bakar.
İkinci nevi: Hem umum zîşuurun mütalâsına bakar, hem Fâtır'ının esmâsını bildiren birer âyet ve birer kaside olduğunu hadsiz okuyucularına ifade etmesine bakar.
Üçüncü nevi: Doğrudan doğruya Sâni-i Zülcelâle bakar. İşte bu üçüncü nevide bir saniye kadar yaşamak kâfi olmakla beraber, 1 رَفَعَ السَّمَۤاءَ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا âyetinin işaretiyle; Kayyûmiyet-i İlâhiye, hadsiz ecrâma ve nihayetsiz zerrata nokta-i istinad olduğunu ve bilcümle mevcudatın

ALTINCI NÜKTE:.... 612 Kayyûmiyet-i İlâhiyeye bakan âyetlerin bir nüktesini ve "Kayyûm" ism-i âzamının bir cilve-i âzamına, muhtasar olarak "Beş Şua" ile işaret eder. Birinci şua: Bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelâli bizâtihi Kayyûmdur, Dâimdir, Bâkidir. Bütün eşya onun Kayyûmiyetiyle kaimdir, devam eder, vücutta kalır, beka bulur. O nisbet-i Kayyûmiyet bir an kesilse, bütün eşya birden mahvolur. Şeriki ve naziri yoktur. Maddeden mücerred, mekândan münezzeh, tecezzi ve inkısamı muhal, tegayyür ve tebeddülü mümteni; ihtiyaç ve aczi imkân haricinde bir Zât-ı Akdes'in bir kısım cilvelerini, bir kısım ehl-i dalâlet kimseler, zerrattaki tahavvülât-ı muntazama içinde hissettikleri hayret-engiz hallakıyet-i İlâhiyenin ve kudret-i rabbâniyenin cilve-i âzamının nereden geldiğini bilemediklerinden ve kudret-i samedaniyenin cilvesinden gelen umumî kuvvetin nereden idare edildiğini anlayamadıklarından, madde ve kuvveti ezeli tevehhüm etmeleriyle açtıkları inkâr-ı Ulûhiyet mesleklerindeki yollarının içyüzünü gösteren ve hak ve hakikat mesleğinin letafetli yüzünü sırr-ı Kayyûmiyetin tecelli-i âzamiyle izah edip, bütün güzelliğiyle meydana çıkaran gayet dakik ve çok amik ve pek geniş bir ifade ile, tabiiyyun ve maddiyyun mesleklerini iptal edip, onları techil eden ve utandıran âli bir beyandır. İkinci Şua: "İki Mesele"dir. Birincisi: Had ve hesapsız ecram-ı semaviyenin, nihayetsiz derecede intizam ve mizan içinde, sırr-ı Kayyûmiyetle kıyam ve beka ve devamları; ve emr-i kün feyekûn'dan gelen emirlere kemâl-i inkıyadları, İsm-i Kayyûmun âzami cilvesine bir ölçü olduğu gibi; herbir zihayatın cesedini teşkil eden zerrelerin, o cesedin her azasında o azaya göre toplanmaları ve sel gibi akan ve fırtınalar içinde çalkalanan unsurların, dağılmayarak o cesette muntazaman durmaları ve o emr-i İlâhiyeye inkıyadları, sırr-ı Kayyûmiyeti ilân eden hadsiz dille olduğunu beyan eder. İkinci meselesi: Eşyanın sırr-ı Kayyûmiyetle münasebettar fayda ve hikmetlerine işaret eden pek çok envâından üç nev'ine işaret eder. Birinci nevi: Eşyanın kendisine ve insana ve insanın maslahatlarına bakar. İkinci nevi: Hem umum zîşuurun mütalâsına bakar, hem Fâtır'ının esmâsını bildiren birer âyet ve birer kaside olduğunu hadsiz okuyucularına ifade etmesine bakar. Üçüncü nevi: Doğrudan doğruya Sâni-i Zülcelâle bakar. İşte bu üçüncü nevide bir saniye kadar yaşamak kâfi olmakla beraber, 1 رَفَعَ السَّمَۤاءَ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا âyetinin işaretiyle; Kayyûmiyet-i İlâhiye, hadsiz ecrâma ve nihayetsiz zerrata nokta-i istinad olduğunu ve bilcümle mevcudatın