İşarat'ül İ'caz, Belâgat Hakkında Bir Fasıl ve Bir Mukkadime, 398. sayfadasınız.

ifade-i maksatta gayet beliğ olan mukaddimeler, bu meselenin en zâhir misâlleridir.
Hem şunu unutma ki, kelâmın üslûbu, Kur'ân-ı Kerimin üslûplarında olduğu gibi, bazen muhatabın hayaline göre olur.
Hem meratib-i üslûp mütefavittir. Bazısı nesîmden daha lâtif, daha rakiktir. Estiği zaman kelâmın hey'etlerine remzeder. Bazısı desais-i harbiyeden daha mesturdur. Ancak harb hususunda dâhi olanlar onu istişmam edebilir. Meselâ, Yâsin Sûresinde مَنْ يُحْيِى الْعِظَامَ وَهِىَ رَمِيمٌ 1 şive-i ifadeden, Zemahşerî مَنْ يَبْرُزُ الِى الْمَيْدَانِ 2 üslûbunu istişmam etmiştir.
Şayet istersen mezkur âyetleri teemmül et! Onlarda bu mesâilin mısdâkını en lâtif veçhiyle görürsün. Yine istersen İmam-ı Busayrî'ye git, gör:
وَاسْتَفْرِغِ الدَّمْعَ مِنْ عَيْنٍ قَدِ امْتَلاََتْ مِنَ الْمَحَارِمِ وَالْزِمْ حِمْيَةَ النَّدَمِ 3
Nasıl bir hakîm üslûbuyla reçetesini yazmış ve حِمْيَةَ (perhiz) lafzıyla bu üslûba remzetmiştir.
Veya Hüdhüd-ü Süleyman'ı dinle. Nasıl şu sözüyle kendi hendesesine imada bulunmuş:
اَلاَّ يَسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذِى يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 4
Yani, "Bir kavme rast geldim. Zemin ve âsumandan mahfiyatı çıkaran Allah'a secde etmiyorlar..."
Dördüncü Mesele:
İ'lem eyyühe'l-aziz! Kelâmın eczâsı şu gelen düstura mısdak olursa ancak o zaman kelâm kuvvet ve kudret sahibi olur.

ifade-i maksatta gayet beliğ olan mukaddimeler, bu meselenin en zâhir misâlleridir. Hem şunu unutma ki, kelâmın üslûbu, Kur'ân-ı Kerimin üslûplarında olduğu gibi, bazen muhatabın hayaline göre olur. Hem meratib-i üslûp mütefavittir. Bazısı nesîmden daha lâtif, daha rakiktir. Estiği zaman kelâmın hey'etlerine remzeder. Bazısı desais-i harbiyeden daha mesturdur. Ancak harb hususunda dâhi olanlar onu istişmam edebilir. Meselâ, Yâsin Sûresinde مَنْ يُحْيِى الْعِظَامَ وَهِىَ رَمِيمٌ 1 şive-i ifadeden, Zemahşerî مَنْ يَبْرُزُ الِى الْمَيْدَانِ 2 üslûbunu istişmam etmiştir. Şayet istersen mezkur âyetleri teemmül et! Onlarda bu mesâilin mısdâkını en lâtif veçhiyle görürsün. Yine istersen İmam-ı Busayrî'ye git, gör: وَاسْتَفْرِغِ الدَّمْعَ مِنْ عَيْنٍ قَدِ امْتَلاََتْ مِنَ الْمَحَارِمِ وَالْزِمْ حِمْيَةَ النَّدَمِ 3 Nasıl bir hakîm üslûbuyla reçetesini yazmış ve حِمْيَةَ (perhiz) lafzıyla bu üslûba remzetmiştir. Veya Hüdhüd-ü Süleyman'ı dinle. Nasıl şu sözüyle kendi hendesesine imada bulunmuş: اَلاَّ يَسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذِى يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 4 Yani, "Bir kavme rast geldim. Zemin ve âsumandan mahfiyatı çıkaran Allah'a secde etmiyorlar..." Dördüncü Mesele: İ'lem eyyühe'l-aziz! Kelâmın eczâsı şu gelen düstura mısdak olursa ancak o zaman kelâm kuvvet ve kudret sahibi olur.