İşarat'ül İ'caz, Belâgat Hakkında Bir Fasıl ve Bir Mukkadime, 399. sayfadasınız.

عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَحُسْنُكَ وَاحِدٌ وَكُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُشِيرُ 1
Evet, kelâmın kuyûdâtı, nazmı ve hey'eti birbirine cevap vermeli ve her biri diğerinin elinden tutup muavenet etmeli, umumen karınca kaderince, asıl garaz-ı küllîye husûsî semerâtıyla beraber işaret etmelidir. Garaz-ı müşterek, etrafından suyu çeken bir havuz gibi olmalıdır. Bu tecavübden muavenet, muavenetten intizam, intizamdan tenasüp ve tenasüpten de hüsün ve cemâl-i zâtî doğar. Belâgatin bu sırrı, Kur'ân'ın mecmuunda, hususan,
الۤمۤ * ذٰلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ 2 'de parlıyor. Sûrenin başında işittiğin, وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ 3 âyetinde ve benzerlerinde olduğu gibi.
Beşinci Mesele:
İ'lem eyyühe'l-aziz! Kelâmın gınası, servet ve vüs'ati şöyle olur: Nasıl ki kelâmın aslı, asıl maksadı gösterir. Öyle de, keyfiyatı, hey'âtı ve müstetbeâtı da garazın levâzımâtını, tevâbiini ve furûunu işaretle, remizle ve telvihle göstermelidir. Öyle ki, bir tabakadan sonra başka bir tabaka ve bir makamın arkasında başka bir makam arz-ı endam etmeli. Buna bir misâl istersen daha önce tefsir edildiği vecihle şu âyetleri teemmül et:
وَاِذاَ قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُوا فِى اْلاَرْضِ... الخ 4
ve

عِبَارَاتُنَا شَتّٰى وَحُسْنُكَ وَاحِدٌ وَكُلٌّ اِلٰى ذَاكَ الْجَمَالِ يُشِيرُ 1 Evet, kelâmın kuyûdâtı, nazmı ve hey'eti birbirine cevap vermeli ve her biri diğerinin elinden tutup muavenet etmeli, umumen karınca kaderince, asıl garaz-ı küllîye husûsî semerâtıyla beraber işaret etmelidir. Garaz-ı müşterek, etrafından suyu çeken bir havuz gibi olmalıdır. Bu tecavübden muavenet, muavenetten intizam, intizamdan tenasüp ve tenasüpten de hüsün ve cemâl-i zâtî doğar. Belâgatin bu sırrı, Kur'ân'ın mecmuunda, hususan, الۤمۤ * ذٰلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ 2 'de parlıyor. Sûrenin başında işittiğin, وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ 3 âyetinde ve benzerlerinde olduğu gibi. Beşinci Mesele: İ'lem eyyühe'l-aziz! Kelâmın gınası, servet ve vüs'ati şöyle olur: Nasıl ki kelâmın aslı, asıl maksadı gösterir. Öyle de, keyfiyatı, hey'âtı ve müstetbeâtı da garazın levâzımâtını, tevâbiini ve furûunu işaretle, remizle ve telvihle göstermelidir. Öyle ki, bir tabakadan sonra başka bir tabaka ve bir makamın arkasında başka bir makam arz-ı endam etmeli. Buna bir misâl istersen daha önce tefsir edildiği vecihle şu âyetleri teemmül et: وَاِذاَ قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُوا فِى اْلاَرْضِ... الخ 4 ve