بِحَقِّ تَبَارَكَ ثُمَّ نُونٍ وَسَۤائِلٍ * وَبِسُورَةِ التَّهْمِيزِ وَالشَّمْسُ كُوِّرَتْ * وَبِالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰي * وَبِاِقْتَرَبَتْ لِىَ اْلاُمُورُ تَقَرَّبَتْ * وَبِسُوَرِ الْقُرْاٰنِ حِزْبًا وَاٰيَةً * عَدَدَ مَا قَرَأَ الْقَارِي وَمَا قَدْ تَنَزَّلَتْ * فَاَسْئَلُكَ يَا مَوْلاَىَ بِفَضْلِكَ الَّذِى * عَلٰى كُلِّ مَا اَنْزَلْتَ كُتْبًا تَفَضَّلَتْ * 1
İşte bu fıkralarda Eskişehir Ağırceza Mahkemesini hayrette bırakan ve üstünde gözle görünen bir kerametiyle ve kıyamet ve haşri ispat eden harika hüccetleriyle iştihar eden Yirmi Dokuzuncu Söze Hazret-i İmam-ı Ali (radıyallahu anh), zikir ve tâdâd ettiği sûrelerin yirmi dokuzuncu mertebesinde وَالشَّمْسُ كُوِّرَتْ ile ona işaret eder. Çünkü, kıyamet kopmasından gayet2 dehşetli haber veren اِذاَ الشَّمْسُ كُوِّرَتْ sûresine tam mutabık bir surette, o Yirmi Dokuzuncu Söz, kıyametin ve harab-ı âlemin ve mevt-i dünyanın ve hayat-ı âhiretin ve ihyâ-yı emvâtın kat'î hüccetlerini beyan ederken, bu sûrenin dehşetli tasvirini zikretmesi, hem mânâda, hem yirmi dokuzuncu mertebede tetabukları o işareti ispat eder.
Hem, tahavvülât-ı zerratta boğulan maddiyyunları susturan ve zerrâtın tahavvülâtı ve harekâtını, vazife ve intizamlarını emsalsiz bir tarzda ispat eden "Otuzuncu Söz" nâmındaki Zerrat Risalesine Hazret-i İmam-ı Ali (radıyallahu anh), otuzuncu mertebede وَ بِا لذَّارِيَاتِ ذَرْوًا kasemiyle ona işaret eder. Evet, bu işarette lâfzan ve sureten3 sûre-i وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا ve Risale-i Zerrat, birbirine
بِحَقِّ تَبَارَكَ ثُمَّ نُونٍ وَسَۤائِلٍ * وَبِسُورَةِ التَّهْمِيزِ وَالشَّمْسُ كُوِّرَتْ * وَبِالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰي * وَبِاِقْتَرَبَتْ لِىَ اْلاُمُورُ تَقَرَّبَتْ * وَبِسُوَرِ الْقُرْاٰنِ حِزْبًا وَاٰيَةً * عَدَدَ مَا قَرَأَ الْقَارِي وَمَا قَدْ تَنَزَّلَتْ * فَاَسْئَلُكَ يَا مَوْلاَىَ بِفَضْلِكَ الَّذِى * عَلٰى كُلِّ مَا اَنْزَلْتَ كُتْبًا تَفَضَّلَتْ * 1
İşte bu fıkralarda Eskişehir Ağırceza Mahkemesini hayrette bırakan ve üstünde gözle görünen bir kerametiyle ve kıyamet ve haşri ispat eden harika hüccetleriyle iştihar eden Yirmi Dokuzuncu Söze Hazret-i İmam-ı Ali (radıyallahu anh), zikir ve tâdâd ettiği sûrelerin yirmi dokuzuncu mertebesinde وَالشَّمْسُ كُوِّرَتْ ile ona işaret eder. Çünkü, kıyamet kopmasından gayet dehşetli haber veren 2 اِذاَ الشَّمْسُ كُوِّرَتْ sûresine tam mutabık bir surette, o Yirmi Dokuzuncu Söz, kıyametin ve harab-ı âlemin ve mevt-i dünyanın ve hayat-ı âhiretin ve ihyâ-yı emvâtın kat'î hüccetlerini beyan ederken, bu sûrenin dehşetli tasvirini zikretmesi, hem mânâda, hem yirmi dokuzuncu mertebede tetabukları o işareti ispat eder.
Hem, tahavvülât-ı zerratta boğulan maddiyyunları susturan ve zerrâtın tahavvülâtı ve harekâtını, vazife ve intizamlarını emsalsiz bir tarzda ispat eden "Otuzuncu Söz" nâmındaki Zerrat Risalesine Hazret-i İmam-ı Ali (radıyallahu anh), otuzuncu mertebede وَ بِا لذَّارِيَاتِ ذَرْوًا kasemiyle ona işaret eder. Evet, bu işarette lâfzan ve sureten sûre-i 3 وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا ve Risale-i Zerrat, birbirine