Şualar

Şualar, Beşinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye, 107. sayfadasınız.

nur-u vücut noktasında kazançları bire yüzdür. Zâhirî vücutları mahvolmaz, saklanır. Hem bâki olan hakikat-i nev'iyesinin tazelenen suretleridir. Geçen baharda yaprak, çiçek, meyve gibi mevcudatı, bu bahardakinin mislidirler. Fark yalnız itibarîdir. O itibarî fark dahi, bu hikmet kelimelerine ve rahmet sözlerine ve kudret harflerine ayrı ayrı, müteaddit mânâları verdirmek içindir bildim. Yazıklar yerinde "Maşallah, bârekâllah" dedim.
İşte, imanın şuuruyla ve iman rabıtasıyla, Arz ve Semâvât San'atkârına intisap noktasında gökleri yıldızlarla, zemini çiçekler ve güzel mahlûklarla yapan, süslendiren ve böyle herbir san'atta yüzer mu'cize gösteren bir san'atkârın eser-i san'atı ve böyle hadsiz harikalı bir ustanın yapılışı olmak, ne kadar antika ve kıymettar ve şuuru varsa ne kadar iftihar eder ve şereflenir diye uzaktan hissettim. Hususan o nihayetsiz mu'cizekâr usta, koca semâvât ve arzın büyük kitabını insan gibi küçük bir nüshada yazsa, belki insanı o kitaba müntehap ve mükemmel bir hülâsa yapsa, o insan ne kadar büyük bir şeref, bir kemâl, bir kıymete medar ve iman ile mazhar ve şuur ve intisap ile o şerefe sahip olacağını bu âyetten ders aldığımdan niyet ve tasavvur cihetinde bütün mevcudatın dilleriyle حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ 1 dedim.
BEŞİNCİ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE
Yine bir vakit hayatım çok ağır şeraitle sarsıldı, nazar-ı dikkatimi ömre ve hayata çevirdi. Gördüm:
Ömrüm koşarak gidiyor; âhire yakınlaşmış hayatım dahi tazyikat altında sönmeye yüz tutmuş. Halbuki Hayy ismine dair risalede izah edilen hayatın mühim vazifeleri ve büyük meziyetleri ve kıymettar faideleri, böyle çabuk sönmeye

nur-u vücut noktasında kazançları bire yüzdür. Zâhirî vücutları mahvolmaz, saklanır. Hem bâki olan hakikat-i nev'iyesinin tazelenen suretleridir. Geçen baharda yaprak, çiçek, meyve gibi mevcudatı, bu bahardakinin mislidirler. Fark yalnız itibarîdir. O itibarî fark dahi, bu hikmet kelimelerine ve rahmet sözlerine ve kudret harflerine ayrı ayrı, müteaddit mânâları verdirmek içindir bildim. Yazıklar yerinde "Maşallah, bârekâllah" dedim. İşte, imanın şuuruyla ve iman rabıtasıyla, Arz ve Semâvât San'atkârına intisap noktasında gökleri yıldızlarla, zemini çiçekler ve güzel mahlûklarla yapan, süslendiren ve böyle herbir san'atta yüzer mu'cize gösteren bir san'atkârın eser-i san'atı ve böyle hadsiz harikalı bir ustanın yapılışı olmak, ne kadar antika ve kıymettar ve şuuru varsa ne kadar iftihar eder ve şereflenir diye uzaktan hissettim. Hususan o nihayetsiz mu'cizekâr usta, koca semâvât ve arzın büyük kitabını insan gibi küçük bir nüshada yazsa, belki insanı o kitaba müntehap ve mükemmel bir hülâsa yapsa, o insan ne kadar büyük bir şeref, bir kemâl, bir kıymete medar ve iman ile mazhar ve şuur ve intisap ile o şerefe sahip olacağını bu âyetten ders aldığımdan niyet ve tasavvur cihetinde bütün mevcudatın dilleriyle حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ 1 dedim. BEŞİNCİ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE Yine bir vakit hayatım çok ağır şeraitle sarsıldı, nazar-ı dikkatimi ömre ve hayata çevirdi. Gördüm: Ömrüm koşarak gidiyor; âhire yakınlaşmış hayatım dahi tazyikat altında sönmeye yüz tutmuş. Halbuki Hayy ismine dair risalede izah edilen hayatın mühim vazifeleri ve büyük meziyetleri ve kıymettar faideleri, böyle çabuk sönmeye