Şualar

Şualar, Fihrist, 927. sayfadasınız.

siyle, mesâibe giriftar olanlarını istiğaselerine yetiştiğini ve Fâil-i Muhtar olduğunu gösterdiğini, etraflı delâil-i mesrûde ve hüccet-i kâtıa ile ispat edip, cüz'î insaf ve imanı olan insanları dahi teslimiyete mecbur eder.
Üçüncü alâmet ve hüccet: Lâ-yetenâhî bir sikke-i tevhid, لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ 1 kelimeleriyledir. (Evet, bu kelimeler) cüz'i olsun, küllî olsun, zerrâttan seyyarâta kadar herşeyde öyle sarih bir sikke-i tevhid ve vahdaniyet var ki, dünya ve mâ-fîhâ kadar herşeyde âşikâre bir surette Mâlikü'l-Mülk'ü irâe ve tasarrufâtını ilan eder.
Zira, o tâifelerin erzak ve elbisesi, talimat ve terhisâtı cihetinde mer'î ve meşhud olan kemâl-i intizam ve hüsn-ü idare hâs bir sikke-i tevhid olduğu gibi, insan ve sâir hayvanâtın yüzüne, sâir ebnâ-yı cinsleriyle beraber alâmet-i fârika olmak üzere konulan sikke-i tevhid ve hâtem-i ehadiyet çok parlak bir mühr-ü vahdet olduğunu serd ve beyandan sonra der:
"Ey insan-ı gafil! Düşün, ona evvel dikkat et. Makamların, meyvelerin, muktazilerin, hüccet ve alâmetlerini nazar-ı dikkate al. Bu âlemde tasarruf eden ve hallâkıyetini ve Rahmâniyetini ve hakimiyetini her nev'î mahlûkatına in'âm ve ihsanatı ile tanıttırıp, kendini sevdiren bir Hâlık-ı Kerîm ve Kâdir-i Hakîm azamet ve kudretine nisbeten bir bahar kadar kolay olan haşri vukûa getirmeyerek, bir dâr-ı beka ve saadeti açmayıp, bütün hikmetlerini ve rahmetlerini ve kemâlât-ı Rububiyetini inkâr ettirsin. Hâşâ, yüzbinler defa hâşâ! "Kelâm-ı takdis ve tenzihi ile zaman-ı hâzırın, hususiyle akide-i mü'minînin akaid-i imâniyelerindeki pek vahîm ve elîm tahribâtı bir kat daha tamir ve tahkim ve takviye ve tersîn eder.
Hem haşirde ruhun cesedine iâdesine ve her ferdin bir anda içtimâına dâir üç mühim temsili irad ile ra'ye'l-ayn derecesinde ispat ve daha bunlara mümâsil bir çok ihyâ misallerini ihtivâ eder.
Bu bâbda diyebilirim ki: Sirâcü'n-Nûr'un herbiri mahbubiyette tufûliyetini, faâliyet ve cevvâliyette şebâbiyetini, kuvve-i tesiriye icrâ ve infaz cihetinde şeyhûhiyetini mânâ-yı tâmmıyla ifa eder nazirsiz bir güldür, Furkân'ın bağından gelmiş bir bülbüldür.
M. Sabri
(Rahmetullâhi Aleyh)
ÜÇÜNCÜ ŞUÂ:.... 69
Cenâb-ı Hakka ilmelyakîn ve hattâ aynelyakîn derecesinde iktisab-ı marifet ederek, ubûdiyetin kemâ hiye hakkuhâ iktizâ ettiği acz ve fakr-ı tâmmı izhar ederek Dergâh-ı İlâhiyeye iltica ve huzur-u Rahmân'a takarrüb gibi mezâyâ-yı insaniyeyi bihakkın tâlim ve dünya ve mâ-fihâya malik ve kenz-i mahfi mutasarrıfı olan Ekmel-i Enbiyâ (Aleyhi ekmelü't-tahiyyât) Efendimizin münâcâtın

siyle, mesâibe giriftar olanlarını istiğaselerine yetiştiğini ve Fâil-i Muhtar olduğunu gösterdiğini, etraflı delâil-i mesrûde ve hüccet-i kâtıa ile ispat edip, cüz'î insaf ve imanı olan insanları dahi teslimiyete mecbur eder. Üçüncü alâmet ve hüccet: Lâ-yetenâhî bir sikke-i tevhid, لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ 1 kelimeleriyledir. (Evet, bu kelimeler) cüz'i olsun, küllî olsun, zerrâttan seyyarâta kadar herşeyde öyle sarih bir sikke-i tevhid ve vahdaniyet var ki, dünya ve mâ-fîhâ kadar herşeyde âşikâre bir surette Mâlikü'l-Mülk'ü irâe ve tasarrufâtını ilan eder. Zira, o tâifelerin erzak ve elbisesi, talimat ve terhisâtı cihetinde mer'î ve meşhud olan kemâl-i intizam ve hüsn-ü idare hâs bir sikke-i tevhid olduğu gibi, insan ve sâir hayvanâtın yüzüne, sâir ebnâ-yı cinsleriyle beraber alâmet-i fârika olmak üzere konulan sikke-i tevhid ve hâtem-i ehadiyet çok parlak bir mühr-ü vahdet olduğunu serd ve beyandan sonra der: "Ey insan-ı gafil! Düşün, ona evvel dikkat et. Makamların, meyvelerin, muktazilerin, hüccet ve alâmetlerini nazar-ı dikkate al. Bu âlemde tasarruf eden ve hallâkıyetini ve Rahmâniyetini ve hakimiyetini her nev'î mahlûkatına in'âm ve ihsanatı ile tanıttırıp, kendini sevdiren bir Hâlık-ı Kerîm ve Kâdir-i Hakîm azamet ve kudretine nisbeten bir bahar kadar kolay olan haşri vukûa getirmeyerek, bir dâr-ı beka ve saadeti açmayıp, bütün hikmetlerini ve rahmetlerini ve kemâlât-ı Rububiyetini inkâr ettirsin. Hâşâ, yüzbinler defa hâşâ! "Kelâm-ı takdis ve tenzihi ile zaman-ı hâzırın, hususiyle akide-i mü'minînin akaid-i imâniyelerindeki pek vahîm ve elîm tahribâtı bir kat daha tamir ve tahkim ve takviye ve tersîn eder. Hem haşirde ruhun cesedine iâdesine ve her ferdin bir anda içtimâına dâir üç mühim temsili irad ile ra'ye'l-ayn derecesinde ispat ve daha bunlara mümâsil bir çok ihyâ misallerini ihtivâ eder. Bu bâbda diyebilirim ki: Sirâcü'n-Nûr'un herbiri mahbubiyette tufûliyetini, faâliyet ve cevvâliyette şebâbiyetini, kuvve-i tesiriye icrâ ve infaz cihetinde şeyhûhiyetini mânâ-yı tâmmıyla ifa eder nazirsiz bir güldür, Furkân'ın bağından gelmiş bir bülbüldür. M. Sabri (Rahmetullâhi Aleyh) ÜÇÜNCÜ ŞUÂ:.... 69 Cenâb-ı Hakka ilmelyakîn ve hattâ aynelyakîn derecesinde iktisab-ı marifet ederek, ubûdiyetin kemâ hiye hakkuhâ iktizâ ettiği acz ve fakr-ı tâmmı izhar ederek Dergâh-ı İlâhiyeye iltica ve huzur-u Rahmân'a takarrüb gibi mezâyâ-yı insaniyeyi bihakkın tâlim ve dünya ve mâ-fihâya malik ve kenz-i mahfi mutasarrıfı olan Ekmel-i Enbiyâ (Aleyhi ekmelü't-tahiyyât) Efendimizin münâcâtın