Şualar

Şualar, Fihrist, 938. sayfadasınız.

Üçüncü Menzil: Bu menzil tevhid hakikatlarından "Dört Hakikat-ı Muazzama-i Muhita" ile ışıklandırılmıştır.
Birincisi: Bütün mevcudatı hadsiz muntazam suretler ile basit bir maddeden açan fettâhiyet hakikatıdır.
İkincisi: Zemin yüzünü rahmetin had ve hesaba gelmeyen hediyeleriyle dolduran Rahmâniyet hakikatıdır.
Üçüncüsü: Gayet muazzam ve pek süratli ecram-ı semâviyeden tutun, gayet karıştırıcı unsurlara varıncaya kadar herşeyde hükmünü yürüten müdebbiriyet ve idare hakikatıdır.
Dördüncüsü: Zeminin yüzünü istilâ eden zîhayata ve denizlerin içlerini dolduran zîruha ve semâvâtın yüzünü şenlendiren tuyûra varıncaya kadar bütün mahlûkatın rızıklarını basit bir kuru topraktan veren ve herbirine şefkat edip, merhamet eden Rahimiyet ve Rezzâkıyet hakikatıdır.Haşiye
DOKUZUNCU ŞUÂ:.... 241
فَسُبْحَانَ اللهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ * 1
ilâ âhir.. âyetine, otuz sene evvel başlanıp, görülen lüzum üzerine ve haşri inkâr eden ehl-i dalâlet ve ilhadın çoğalmasıyla ve tevfik-i Rabbâni ile otuz sene sonra semavi âyât-ı kübrânın âyâtından birinci âyet olan
فَانْظُرْ اِلٰۤى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ * 2
ferman-ı İlâhinin iki parlak ve çok kuvvetli hüccetleri ve tefsirleri bulunan Onuncu ve Yirmi Dokuzuncu Söz'lerle münkirleri susturdu.

Üçüncü Menzil: Bu menzil tevhid hakikatlarından "Dört Hakikat-ı Muazzama-i Muhita" ile ışıklandırılmıştır. Birincisi: Bütün mevcudatı hadsiz muntazam suretler ile basit bir maddeden açan fettâhiyet hakikatıdır. İkincisi: Zemin yüzünü rahmetin had ve hesaba gelmeyen hediyeleriyle dolduran Rahmâniyet hakikatıdır. Üçüncüsü: Gayet muazzam ve pek süratli ecram-ı semâviyeden tutun, gayet karıştırıcı unsurlara varıncaya kadar herşeyde hükmünü yürüten müdebbiriyet ve idare hakikatıdır. Dördüncüsü: Zeminin yüzünü istilâ eden zîhayata ve denizlerin içlerini dolduran zîruha ve semâvâtın yüzünü şenlendiren tuyûra varıncaya kadar bütün mahlûkatın rızıklarını basit bir kuru topraktan veren ve herbirine şefkat edip, merhamet eden Rahimiyet ve Rezzâkıyet hakikatıdır.Haşiye DOKUZUNCU ŞUÂ:.... 241 فَسُبْحَانَ اللهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ * 1 ilâ âhir.. âyetine, otuz sene evvel başlanıp, görülen lüzum üzerine ve haşri inkâr eden ehl-i dalâlet ve ilhadın çoğalmasıyla ve tevfik-i Rabbâni ile otuz sene sonra semavi âyât-ı kübrânın âyâtından birinci âyet olan فَانْظُرْ اِلٰۤى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا إِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِى الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ * 2 ferman-ı İlâhinin iki parlak ve çok kuvvetli hüccetleri ve tefsirleri bulunan Onuncu ve Yirmi Dokuzuncu Söz'lerle münkirleri susturdu.