Şualar

Şualar, Fihrist, 935. sayfadasınız.

صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ 1 o kafile-i nûrâniyeye baktığı gibi غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّۤالِّينَ 2 mûarızlarına baktığını parlak bir surette gösterir.
Üçüncü cihet: Verilmesi va'dolunan Makam-ı Mahmud gibi birşeyin mükerreren duâ ile istenilmesi ise, istenilen Makam-ı Mahmud olduğuna göre, o bir uç olup, onun istenilmesiyle âlem-i bekâ ve haşirden sonra Cennet gibi mühim şeylerin verilmesine sebep olduğunu ve o bekâ âleminin gelmesiyle haşr-i ekberde Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma verilecek Makam-ı Mahmud'un umum ümmete şefâatkâr olacağına bir işaret ve bir müjde olduğunu ve Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ümmetinin saadetiyle pek alâkadar olduğundan, ümmetinin, salavât ve rahmet ve duâlarına ihtiyaç gösterdiğini parlak bir surette beyan eder.
Bu risale, ehl-i imanın muttaki kısmına mi'rac-ı asğar olan namazda Cenâb-ı Hakka yakışır bir tarzı gösterdiğinden, her vakit mütâlaa edip o tarzı bulmaya gayret etmeleri lâzım olduğunu bildirir büyük bir hazine-i esrardır.
Küçük Ali
YEDİNCİ ŞUÂ:.... 139
Âyetü'l-Kübrâ ve Asâ-yı Mûsa ve otuz üç mertebeli bir mirkât-ı hakikat namlarını alan ve Risale-i Nur hakikatlerinin bir hülâsası ve bir fihristesi ve şu Kur'ân-ı mücessem-i kâinatın gayet parlak tevhid burhanlarının bir küçük mecmuası, hem âlem-i şehadet künûzünün gayet büyük bir dürbünü ve bir projektörü, hem âlem-i gaybın âlem-i şehadette gayet mükemmel bir rasathânesi; hem Nakkaş-ı Ezelinin kâinat içinde esmâ ve sıfâtının mazhar-ı etemmi halkettiği, hem küçüklüğü ve hakaretiyle beraber mahlûkat üstünde en yüksek bir mevki ve en mümtaz bir makam verdiği, hem bütün kâinatı istiâb edecek bir kabiliyette olarak yarattığı şu acz-i mutlak ve fakr-ı mutlak içinde çırpınan bîçare insanın vazife-i fıtriye-i hakikiyesini öğreten ve kemâlâta ulaştıran bir mecmua-i hakâikı; hem dalâlet ve zulümât içinde yakîn-i imâniyi kazandıran bir vesile-i hidayeti; hem kulûb-u ehl-i imanı nur-u imanla dolduran bir hazâin-i nimeti; hem kulûb-u ehl-i kemali şükûfe-i gûnâ-gûn ile süsleyip tezyin eden bî-nazir bir keşşâf-ı hakâiki olan bu kıymettar risale kıymet ve ehemmiyetini gösteren bir ifade-i meramla başlayarak (bir Mukaddeme) ve (iki makama) inkısam etmiştir. Mukaddemesi dört mesele-i mühimmedir. Birinci Makamı Âyetü'l-Kübrâ'nın Arapça tefsiridir. İkinci Makamı Birinci Makamın burhanlarının bir tercümesinin ve meâlinin beyanıdır.
Mukaddeme:

صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ 1 o kafile-i nûrâniyeye baktığı gibi غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّۤالِّينَ 2 mûarızlarına baktığını parlak bir surette gösterir. Üçüncü cihet: Verilmesi va'dolunan Makam-ı Mahmud gibi birşeyin mükerreren duâ ile istenilmesi ise, istenilen Makam-ı Mahmud olduğuna göre, o bir uç olup, onun istenilmesiyle âlem-i bekâ ve haşirden sonra Cennet gibi mühim şeylerin verilmesine sebep olduğunu ve o bekâ âleminin gelmesiyle haşr-i ekberde Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma verilecek Makam-ı Mahmud'un umum ümmete şefâatkâr olacağına bir işaret ve bir müjde olduğunu ve Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ümmetinin saadetiyle pek alâkadar olduğundan, ümmetinin, salavât ve rahmet ve duâlarına ihtiyaç gösterdiğini parlak bir surette beyan eder. Bu risale, ehl-i imanın muttaki kısmına mi'rac-ı asğar olan namazda Cenâb-ı Hakka yakışır bir tarzı gösterdiğinden, her vakit mütâlaa edip o tarzı bulmaya gayret etmeleri lâzım olduğunu bildirir büyük bir hazine-i esrardır. Küçük Ali YEDİNCİ ŞUÂ:.... 139 Âyetü'l-Kübrâ ve Asâ-yı Mûsa ve otuz üç mertebeli bir mirkât-ı hakikat namlarını alan ve Risale-i Nur hakikatlerinin bir hülâsası ve bir fihristesi ve şu Kur'ân-ı mücessem-i kâinatın gayet parlak tevhid burhanlarının bir küçük mecmuası, hem âlem-i şehadet künûzünün gayet büyük bir dürbünü ve bir projektörü, hem âlem-i gaybın âlem-i şehadette gayet mükemmel bir rasathânesi; hem Nakkaş-ı Ezelinin kâinat içinde esmâ ve sıfâtının mazhar-ı etemmi halkettiği, hem küçüklüğü ve hakaretiyle beraber mahlûkat üstünde en yüksek bir mevki ve en mümtaz bir makam verdiği, hem bütün kâinatı istiâb edecek bir kabiliyette olarak yarattığı şu acz-i mutlak ve fakr-ı mutlak içinde çırpınan bîçare insanın vazife-i fıtriye-i hakikiyesini öğreten ve kemâlâta ulaştıran bir mecmua-i hakâikı; hem dalâlet ve zulümât içinde yakîn-i imâniyi kazandıran bir vesile-i hidayeti; hem kulûb-u ehl-i imanı nur-u imanla dolduran bir hazâin-i nimeti; hem kulûb-u ehl-i kemali şükûfe-i gûnâ-gûn ile süsleyip tezyin eden bî-nazir bir keşşâf-ı hakâiki olan bu kıymettar risale kıymet ve ehemmiyetini gösteren bir ifade-i meramla başlayarak (bir Mukaddeme) ve (iki makama) inkısam etmiştir. Mukaddemesi dört mesele-i mühimmedir. Birinci Makamı Âyetü'l-Kübrâ'nın Arapça tefsiridir. İkinci Makamı Birinci Makamın burhanlarının bir tercümesinin ve meâlinin beyanıdır. Mukaddeme: