talebeleri ve hizmetçileri dövülmüş, işkencelerin en vahşisi tatbik edilmiş, öyle bir ân gelmiş ki, mübarek Üstadın mahkemeye vereceği müdâfaaları talebeleri tarafından yazılmasına izin verilmemiş, gizli olarak yazmak isteyen talebeler de müdür tarafından hakarete uğramışlardır.
Bu işkencelerin ve bu zulüm ve hile prensiplerinin karşısında Kur'ân'ın hakiki hâdimleri olan Nur'un kıymettâr talebeleri, hiç çekinmeyerek, Üstadlarının takip ettiği iman ve Kur'ân yolunda, rızâ-yı İlâhi uğrunda çalışmışlar. İşte bu ağır şerâit altında Denizli Medrese-i Yusufiyesinde Meyve Risalesi; Afyon Medrese-i Yusufiyesinde de El-Hüccetü'z-Zehra gibi mühim risaleler yazılmıştır. Ehl-i imana, bilhassa bu risaleleri okumaları tavsiye olunur.
BEŞİNCİ ŞUÂ:.... 708
Risale-i Nur'un şuâlarının telifinden otuz beş sene evvel tab edilmiş olan Muhakemât-ı Bediiyye'ye tetimme olmak üzere bir kısım müsveddesi yazılmış olan ve eşrât-ı sâatten bahseden bu Şuâ, ihtiva ettiği hakikatleriyle çok münkirlerin ağızlarını tıkamakta ve çok mülhidlerin kulaklarını çınlatmakta ve bir kısım ehl-i inkârın asırlardan beri İslâmın mazisine istihkârâne gönderdikleri nazarlarına mukabil, mazi-i İslâma hayretkârâne baktırmakta ve 1300 seneden beri her asırda yaşamış milyonlarla Müslümanların lisanlarında ve meclislerinde mütemadiyen medar-ı bahs olmuş eşrât-ı sâatten haber veren ihbârât-ı gaybiyeyi bu zamanda tebellür ettirerek istihsankârâne göstermekte ve çok insanların eğrilmiş akidelerini düzeltmekte ve istikbal hadisâtını hakikatıyla ve gayet ciddi ve latif bir üslup ile ve gayet doğru olarak hem pek ciddi bir surette ihbar etmekte ve yalnız, yanlış telakki edilmek ihtimalinden dolayı herkese gösterilmesine müsaade edilmeyerek mahrem tutulmakta olan gayet feyyaz bir risaledir.
Bu Şuâ فَقَدْ جَۤاءَ اَشْرَاطُهَا 1 âyetinin bir nüktesi olmakla beraber, bu zamanda akide-i müslîmini vikâye ve şübehattan muhafaza için yazılmış olup, âhirzamanda vukua gelecek hadisata dair rivayet edilen hadislerin bir kısmının, müteşâbihât-ı Kur'âniye gibi derin mânâları bulunduğundan, bu gibi hadislerle ihbar edilen hadisat vukûa geldikten sonra وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُۤ إِلاَّ اللهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ 2 âyetinin beşaretiyle ilimde rüsuh sahibi olanlar te'vil ile anlarlar ve ızhar ederler. O vakit mânâ-yı hadisin ihbar ettiği vak'a bilinebilir. Ve maksat ne olduğu anlaşılabilir.
Bu Şuâ bir mukaddime ile yirmi üç meseledir. Mukaddime beş noktadır.
Birinci Nokta: İman ve sırr-ı teklif, ihtiyar dairesinde bir imtihan ve bir tecrübe olduğu için perdeli ve derin ve dakîk ve tecrübeye muhtaç olan nazarî me
talebeleri ve hizmetçileri dövülmüş, işkencelerin en vahşisi tatbik edilmiş, öyle bir ân gelmiş ki, mübarek Üstadın mahkemeye vereceği müdâfaaları talebeleri tarafından yazılmasına izin verilmemiş, gizli olarak yazmak isteyen talebeler de müdür tarafından hakarete uğramışlardır.
Bu işkencelerin ve bu zulüm ve hile prensiplerinin karşısında Kur'ân'ın hakiki hâdimleri olan Nur'un kıymettâr talebeleri, hiç çekinmeyerek, Üstadlarının takip ettiği iman ve Kur'ân yolunda, rızâ-yı İlâhi uğrunda çalışmışlar. İşte bu ağır şerâit altında Denizli Medrese-i Yusufiyesinde Meyve Risalesi; Afyon Medrese-i Yusufiyesinde de El-Hüccetü'z-Zehra gibi mühim risaleler yazılmıştır. Ehl-i imana, bilhassa bu risaleleri okumaları tavsiye olunur.
BEŞİNCİ ŞUÂ:.... 708
Risale-i Nur'un şuâlarının telifinden otuz beş sene evvel tab edilmiş olan Muhakemât-ı Bediiyye'ye tetimme olmak üzere bir kısım müsveddesi yazılmış olan ve eşrât-ı sâatten bahseden bu Şuâ, ihtiva ettiği hakikatleriyle çok münkirlerin ağızlarını tıkamakta ve çok mülhidlerin kulaklarını çınlatmakta ve bir kısım ehl-i inkârın asırlardan beri İslâmın mazisine istihkârâne gönderdikleri nazarlarına mukabil, mazi-i İslâma hayretkârâne baktırmakta ve 1300 seneden beri her asırda yaşamış milyonlarla Müslümanların lisanlarında ve meclislerinde mütemadiyen medar-ı bahs olmuş eşrât-ı sâatten haber veren ihbârât-ı gaybiyeyi bu zamanda tebellür ettirerek istihsankârâne göstermekte ve çok insanların eğrilmiş akidelerini düzeltmekte ve istikbal hadisâtını hakikatıyla ve gayet ciddi ve latif bir üslup ile ve gayet doğru olarak hem pek ciddi bir surette ihbar etmekte ve yalnız, yanlış telakki edilmek ihtimalinden dolayı herkese gösterilmesine müsaade edilmeyerek mahrem tutulmakta olan gayet feyyaz bir risaledir.
Bu Şuâ فَقَدْ جَۤاءَ اَشْرَاطُهَا 1 âyetinin bir nüktesi olmakla beraber, bu zamanda akide-i müslîmini vikâye ve şübehattan muhafaza için yazılmış olup, âhirzamanda vukua gelecek hadisata dair rivayet edilen hadislerin bir kısmının, müteşâbihât-ı Kur'âniye gibi derin mânâları bulunduğundan, bu gibi hadislerle ihbar edilen hadisat vukûa geldikten sonra وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُۤ إِلاَّ اللهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ 2 âyetinin beşaretiyle ilimde rüsuh sahibi olanlar te'vil ile anlarlar ve ızhar ederler. O vakit mânâ-yı hadisin ihbar ettiği vak'a bilinebilir. Ve maksat ne olduğu anlaşılabilir.
Bu Şuâ bir mukaddime ile yirmi üç meseledir. Mukaddime beş noktadır.
Birinci Nokta: İman ve sırr-ı teklif, ihtiyar dairesinde bir imtihan ve bir tecrübe olduğu için perdeli ve derin ve dakîk ve tecrübeye muhtaç olan nazarî me