mânâsıyla o deccalın harekâtına ve cifrî makamıyla o deccalın tam tarihine baktığını ve insan ism-i umumiyesiyle de şahsından haber verdiğini ihbar etmiştir.
Üçüncü hadise: "İslâm deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek" denilmiş. Bu rivayet, tefsir ile anlaşılmakla beraber, hem bu rivayet zamanında Türklerin vatanı Horasan olduğunu haber verir. Hem de medar-ı şükran bir kerameti ihbar eder ki, o İslâm deccalı İslâmiyetin bir kısım şeâirine karşı yedi yüz sene müddet zarfında İslâmiyetin ve Kur'ân'ın elinde şerefşiâr, bârikaasâ bir elmas kılıç olan Türk milletini ve Türkçülüğü muvakkaten istimal edeceğini ve fakat tam muvaffak olmayarak, geri çekileceğini ve kahraman ordu, dizginlerini onun elinden kurtaracağını rivayetler haber veriyor diye beşaret verir.
Hüsrev
ON BEŞİNCİ ŞUA:.... 733
El-Hüccetü'z-Zehra'nın kısa bir fihristesi:
İman hakikatlerinden bir cihette mahrum kalan hapislerin imanlarını kurtarmak için Üstad Hazretleri, Eskişehir'de Otuzuncu Lem'a ve İkinci Şuâ gibi beş-altı mühim risaleleri; Denizli'de Meyve Risalesini; Afyon Medrese-i Yusufiyesinde de el-Hüccetü'z-Zehra'yı telif etmişlerdir. Bu risale zahiren küçük, hakikaten pek büyük ve çok kuvvetli ve pek geniş olmakla beraber iki makamdır.
BİRİNCİ MAKAMI:.... 733
Üç kısımdır.
Birinci kısmı: Dehşetli bir şekilde Allah'ı ve âhireti inkâr eden ve unutan cereyanların nâşir-i efkârı olan gazeteleri okuyan biçare gençlerin ve ihtiyarların ve Medrese-i Yusufiyede bulunan hapislerin iman-ı Billahtan mevcudiyet ve vahdâniyet-i İlahiyeye dair gayet kat'i ve kuvvetli derslere pek ziyade ihtiyaçları olduğundan, her sabah namazından sonra okunan ve bir rivayette İsm-i Âzam mertebesini taşıyan, tehlil ve tevhid-i âzam olan
لاَ إِلٰهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَيَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ وَاِلَيْهِ الْمَصِيرُ * 1
şu kudsî tevhidin on bir kelimesi olup, herbir kelimesinde bir bürhan-ı Vücub-u Vücud ve Vahdet-i Rabbaniye; hem on bir müjde gayet parlak, güneş gibi tafsilâtıyla gösterilmektedir.
İkinci kısım: Bu kısım da birinci kısım tarzında yazılmıştır ki, Fâtiha-i Şerife denizinden bir katre ve güneşin elvân-ı seb'asından bir tek lem'a olarak muhta
mânâsıyla o deccalın harekâtına ve cifrî makamıyla o deccalın tam tarihine baktığını ve insan ism-i umumiyesiyle de şahsından haber verdiğini ihbar etmiştir.
Üçüncü hadise: "İslâm deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek" denilmiş. Bu rivayet, tefsir ile anlaşılmakla beraber, hem bu rivayet zamanında Türklerin vatanı Horasan olduğunu haber verir. Hem de medar-ı şükran bir kerameti ihbar eder ki, o İslâm deccalı İslâmiyetin bir kısım şeâirine karşı yedi yüz sene müddet zarfında İslâmiyetin ve Kur'ân'ın elinde şerefşiâr, bârikaasâ bir elmas kılıç olan Türk milletini ve Türkçülüğü muvakkaten istimal edeceğini ve fakat tam muvaffak olmayarak, geri çekileceğini ve kahraman ordu, dizginlerini onun elinden kurtaracağını rivayetler haber veriyor diye beşaret verir.
Hüsrev
ON BEŞİNCİ ŞUA:.... 733
El-Hüccetü'z-Zehra'nın kısa bir fihristesi:
İman hakikatlerinden bir cihette mahrum kalan hapislerin imanlarını kurtarmak için Üstad Hazretleri, Eskişehir'de Otuzuncu Lem'a ve İkinci Şuâ gibi beş-altı mühim risaleleri; Denizli'de Meyve Risalesini; Afyon Medrese-i Yusufiyesinde de el-Hüccetü'z-Zehra'yı telif etmişlerdir. Bu risale zahiren küçük, hakikaten pek büyük ve çok kuvvetli ve pek geniş olmakla beraber iki makamdır.
BİRİNCİ MAKAMI:.... 733
Üç kısımdır.
Birinci kısmı: Dehşetli bir şekilde Allah'ı ve âhireti inkâr eden ve unutan cereyanların nâşir-i efkârı olan gazeteleri okuyan biçare gençlerin ve ihtiyarların ve Medrese-i Yusufiyede bulunan hapislerin iman-ı Billahtan mevcudiyet ve vahdâniyet-i İlahiyeye dair gayet kat'i ve kuvvetli derslere pek ziyade ihtiyaçları olduğundan, her sabah namazından sonra okunan ve bir rivayette İsm-i Âzam mertebesini taşıyan, tehlil ve tevhid-i âzam olan
لاَ إِلٰهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَيَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ وَاِلَيْهِ الْمَصِيرُ * 1
şu kudsî tevhidin on bir kelimesi olup, herbir kelimesinde bir bürhan-ı Vücub-u Vücud ve Vahdet-i Rabbaniye; hem on bir müjde gayet parlak, güneş gibi tafsilâtıyla gösterilmektedir.
İkinci kısım: Bu kısım da birinci kısım tarzında yazılmıştır ki, Fâtiha-i Şerife denizinden bir katre ve güneşin elvân-ı seb'asından bir tek lem'a olarak muhta